1894 Depreminin 124 Yıl Sonra


1894 Depreminin 124 Yıl Sonra



Türkiye bulunduğu coğrafi konum itibarıyla deprem kuşağında yer alan bir ülkedir ve bu depremler dolayısıyla taih boyunca oldukça büyük felaketlerin yaşandığı bir ülke olmuştur. İstanbul, tarih boyunca şiddetli bir çok deprem yaşamıştır. Bunlardan özellikle 1509, 1690, 1894 yıllarında meydana gelenleri en şiddetlileridir. Bu depremlerde İstanbul'da bir çok yapı yerle bir olmuş, çok sayıda insan hayatını kaybetmiştir.Bu depremlerde olan kayıplarla ilgili istatistikler kimi zaman günümüzle kıyaslanarak az bir rakam gibi görünse de İstanbul’un o günlerdeki nüfusu ve yapı durumu ile kıyaslandığında oldukça ciddi rakamlara ulaştığı farkedilecektir.



Konunun özüne geçmeden evvel, 1952 yılında yapılan resmi bir yayından; İstanbul Üniversitesi Jeoloji Enstitüsü’nden Nuriye Pınar ile Bayındırlık Bakanlığı’ndan Ervin Lahn’ın “Türkiye Depremleri İzahlı Kataloğu”ndan atıfla İstanbul’un şiddetli depremlerini vereyim:

29: Marmara tarihten önceki zamanlarda da sallanmıştı ama tarihçilerin hakkında detaylı bilgi verdikleri ilk deprem Milâttan sonra 29’da oldu. Sarsıntının merkezi Gemlik Körfezi idi; İzmit, yani o zamanki adıyla “Nicomedia” ile yine o devirde “Nicea” denen İznik yerle bir oldu.

- 1 Şubat 363:  İstanbul’un etrafındaki geniş bir bölgede hissedildi ve zamanın Romalı tarihçileri hadiseyi “Bir felâket oldu” diye kaydettiler.

- 434: İstanbul dört ay boyunca sarsıldı, deniz surlarının bir bölümü yıkıldı.

26 Ocak 446: Sarsıntıdan şehrin bazı kapıları büyük hasar gördü ve deprem üç ay boyunca devam etti.

- 25 Eylül 477: İstanbul 40 gün boyunca aralıksız sallandı. Bir sonraki yılın Eylül’ünde yeniden büyük bir deprem oldu ve şehrin meydanlarını süsleyen heykeller devrildi.

- 15 Ağustos 553: İstanbul 40 gün boyunca tekrar sallandı. 554 yılının Temmuz ve Ağustos’unda da şehirde bir deprem fırtınası esti, Yedikule’nin etrafındaki surlar yıkıldı. Sarsıntılar tam bir yıl sonra yeniden geldi, bu defa kiliselerle surların geri kalan kısmı yerle bir oldu ve Marmara’da patlayan dev dalgalar şehrin iç kısımlarına kadar ilerledi. Aynı günlerde İzmit de sarsıldı ve baştan başa yıkıldı.

- Ekim-Kasım 557: Bu defa yeraltı gürültüleri, şiddetli bir fırtına ve yağmurla gelen deprem günlerce devam etti. O devrin tarihçileri, “sarsıntıların şiddetinden gökteki birkaç yıldızın bile yer değiştirdiğini” yazdılar.

- Ocak 1010: Ocak’ta başlayan sarsıntılar Mart’a kadar hiç kesilmedi. Depreme yeraltından yükselen korkunç gürültüler de iştirak etti ve bugün Fatih Camii’nin yerinde bulunan büyük kilise yerle bir oldu.

- 1034 ilkbaharı: Şehir tam 140 gün boyunca beşik gibi sallandı. Binlerce evde ve kiliselerde büyük hasarlar oldu.

- 18 Aralık 1037: İstanbul aralıklarla üç defa sarsıldı. Bu tarihten başlayarak 1040’a kadar şehirde dokuz büyük deprem oldu. İnsanlar yiyecek bulamadılar ve açlığın ardından salgınlar çıktı.

- 23 Eylül 1063 veya 1064: İstanbul, Trakya’nın hemen hemen tamamı, Erdek ve İznik iki yıl boyunca sallandı.

- 14 Eylül 1509: Artık Osmanlı’ya başkentlik etmekte olan şehir, bu defa 18 gün devam eden bir âfet yaşadı. Şehrin alçakta kalan mahallelerinde çok büyük hasarlar oldu, 109 cami ile 1070 ev yıkıldı. Kara ve deniz surlarıyla Topkapı Sarayı’nı çeviren duvarlar kısmen çöktü. O zamanın kayıtlarına göre 13 bin kişi can verdi ve sayısı bilinmeyen çok sayıda İstanbullu açılan yarıklara düşüp kayboldu.

- 12 Haziran 1542: 40 günlük sarsıntılar yeniden geldi.

- 1718’in yaz ayları: İstanbul üç gün boyunca cehennemi yaşadı. Yalı Köşkü ve etrafındaki binalar yıkıldı, Edirnekapı ile Yedikule taraflarındaki surlar yerle bir oldu. Birçok camiyle hamamın kubbeleri çöktü, sokaklar bina enkazlarından yürünemez hale geldi. 1719’un 5 Mart’ında gelen bir başka deprem ise 30 gün sürdü. Aynı senenin Mayıs’ında ise, bu defa İzmit tamamen yıkıldı ve sayılabildiği kadarıyla 1000 kişi can verdi.

- 3 Eylül 1763: Sarsıntı altı gün devam etti, Fatih ve Bayezid camilerinin kubbelerini çökertti, sonra 23 Aralık’ta tekrar geldi. 

- 23 Nisan 1766: İstanbul, tarihinin en büyük deprem serilerinden birini yaşadı. Merkezi Marmara Denizi olan ilk sarsıntı Çorlu ile Büyükçekmece’yi yerle bir etti. Şehir, Mayıs’ta yeniden sallandı ve birçok caminin kubbesi yıkıldı. O yılın sonbaharı hiç bitmeyen sarsıntılarla geçti. 5 Eylül’de İzmir harab oldu ve âfet 1767 Kasım’ında tekrar İstanbul’a döndü, Vezirhanı’nın ve Bayezid ile Fatih camilerinin kubbeleri çöktü. İstanbul’un yanısıra İzmir de bu tarihten sonra 28 yıl boyunca durmadan sallandı. Deprem fırtınasının son sarsıntısı 1795’in 29 Nisan’ında yaşandı ve şehir 15 Ağustos 1803’teki hafif depreme kadar yaralarını sarmaya çalıştı.

10 Temmuz 1894: Şehir ardarda üç defa sarsıldı. Kapalıçarşı çöktü, Sirkeci rıhtımında 40 metrelik yarık açıldı, deniz suyu ısınıp kaynar hale geldi, suların kıyılardan açığa doğru çekildiği görüldü ve binlerce ev yıkıldı. Depremin artçıları aylarca devam etti ve Edirne’den Marmaris’e kadar uzanan geniş bir alanı haftalar boyunca salladı.

- 17 Ağustos 1999

1894 Depremi

İstanbul'u tarih boyunca etkileyen büyük depremlerden biri de 1894'te yaşandı. 10 Temmuz 1894 tarihinde öğleden sonra saat on ikiyi yirmi dört dakika geçe İstanbul şiddetli bir deprem ile sarsıldı. Deprem yaklaşık 18 saniye sürmüş ve birbirini takip eden üç dalga halinde etkisini hissettirmişti. Beyoğlu ve Boğaziçi'nde daha az zarar verdi.Depremin merkezinin Yeşilköy'den 8 kilometre uzaklıkta ve güneydoğu Marmara Denizi'nde olduğu tespit edilmiştir. Aralarında çok az ara olan bu üç sarsıntının hepsi toplam 17-18 saniye sürmüştür.



O dönemde yapılan araştırmalara ve hazırlanan haritalara göre depremden en çok etkilenen yerleşim birimleri şunlardır: Adapazan, İzmit, Gebze, Kanal, Adalar, Üsküdar, İstanbul, Büyükçekmece, Küçükçekmece, Çatalca, Marmara  Denizi'nin bir kısmı, Bozburun, Yalova, Karamürsel, Sapanca. Depremle birlikte İstanbul’un güney kıyılarında meydana gelen 1,5 metre yüksekliğindeki dalgalar (tsunami), gemi ve kayıkların parçalanmasına neden oldu.

Semih Tezcan, Yalçın Acar, Ahmet Civ tarafından hazırlanmış olan bir araştırmada, bu depremin şiddetini 9, enlemini 40,60 boylamını da 25,60 olarak belirtmektedir. İstanbul il sınırları içinde 474 kişinin ölümüne, 482 kişinin yaralanmasına, 387 dayanıklı yapı ve 1087 ev, 299 dükkanın büyük ölçüde hasar görmesine yol açmıştır.

Deprem öncesinde İstanbul’da insanların depremi öncesinde hissetmediği ve bazı ilginçlerin görüldüğü belirtilmiştir. Depremden hayli süre önce kırlangıçların yerlerini terketmesi, bazı mahallelerde depremden önce tavuk ve diğer hayvanların korkarak kaçıp saklanmak istemeleri bu depremden önce kaydedilen durumlardır.



İnsanlar açısından ise deprem büyük bir korku getirmiştir. Uzunca bir süre hiçbir ev ve devlet dairesine girilememiş ve halk açık alanlarda kalmıştır. Devlet bu insanlara yiyecek yardımında bulunurken, şehirde baş gösteren “Kolera” hastalığı oldukça büyük bir problem olmuştur. Medine-i Münevvere’de İstanbul için dualar yapılmıştır.

Bahriye Mektebi ile Rum ve Ermenilere ait kiliseler ve Ruhban okulu ağır hasar görmüştü. Suriçi İstanbul ve çevresinde dini ve sivil binlerce bina yıkılmış veya çatlamıştı. Deprem sonrasında Sirkeci İskelesi önünde 40 metrelik bir yarık oluştuğu gibi, Sirkeci Tren İstasyonu binası da hasar görmüştü. Dünyanın en büyük ve eski çarşılarından olan Kapalıçarşı’nın bir bölümü tamamen yıkılarak depremde en büyük hasarı görmüştü. Dini eserler arasında, pek çok caminin kubbe ve minareleri yıkıldığı gibi İmrahor, Mihrimah ve Nuruosmaniye Camileri ciddi hasar görmüş ve uzun yıllar hizmet verememişlerdir. Vezir ve Şekerci Hanları bir kez daha can kaybıyla birlikte büyük zarar görmüştü. Felakette, Beyazıt’taki Harbiye Nezareti binasının bir bölümü ile medreseler ve gayrimüslim mektebi yıkılmıştı.

II. Abdülhamid'in ele aldığı ilk konu, zarara uğrayan ve ihtiyaç içinde bulunan halka yardım yapılması ve bu arada yaralıların belediye hastanelerinde tedavilerinin gerçekleştirilmesi yönünde olmuştur. Padişah, bunun için hemen Şehremini başkanlığında bir komisyon kurulmasını emretmiştir. Bu. komisyon, evsiz ve çaresiz kalan insanlara yardım edecek, yaralıları tedavi ettirecekti. Özellikle devlet memurlarının korkarak dairelere gitmemesi üzerine Padişah hemen bir irade ile devlet çalışanlarını dairelere gitme konusunda uyarmıştır.

İstanbul' da meydana gelen bu deprem, gerek ülkenin diğer yörelerinde, gerekse Avrupa' da heyecanla karşılanmış ve mübalağalı söylentiler birbirini takip etmeye başlamıştır. Avrupa basını, İstanbul' da depremlerin devam edeceğine ve birtakım büyük felaketlerin meydana geleceğini yazmaya başlayınca, bu tür haberler yazan gazetelerin ülkeye girmesi yasaklanmıştı.



İkinci Abdülhamid tarafından atılan adımlar arasında en önemlisi bir araştırma yaptırılması ve hemen ardından İstanbul’da bir rasathane kurdurulması olmuştur. Bu amaçla Atina Rasathanesi Müdürü Ejinitis, ll. Abdülhamid tarafından İstanbul'a davet edilmiştir. Padişah kendisine bir vapur tahsis etmiştir. Ejinitis'e bu görevinde, İstanbul rasathanesi müdürü Kombari Efendi, Posta ve Telgraf Nezareti fen müşaviri Emil Lakvan Efendi, matematik profesörü Valsamaki ve donanma subaylarından Vasıf Bey de eşlik edeceklerdir. Ejinitis çalışmalarını tamamladıktan sonra hazırlayacağı rapor ve haritayı padişaha takdim edecekti.


İşte bu raporu maddelerini sırasıyla vermek suretiyle Dr. Hamiyet Sezer’in kaleme aldığı “1894 İstanbul Depremi Hakkında Bir Rapor Üzerine İnceleme” isimli eserinden sayfalarla aktarmaya çalışacağım:

















Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Reşat Ekrem Koçu ve Yarım Kalan Bir Ansiklopedi Macerası

Bizans İmparatorluğundan Osmanlı Beylerbeyliğine: Murad Paşa ve Camii