Reşat Ekrem Koçu ve Yarım Kalan Bir Ansiklopedi Macerası
Reşat Ekrem Koçu ve Yarım Kalan Bir Ansiklopedi Macerası
6 Temmuz tarihi Reşat Ekrem Koçu’nun vefat yıldönümü. Türkiye’de
popüler anlamda tarihi sevdiren kişiler arasında belki de en üst sırada
bulunanlardandır Koçu. Bu özel güne binaen kendisi ile ilgili bazı anektodlara
yer vereceğim bir yazı hazırlamaya karar verdim.
Ekrem Reşad Bey ile Hacı Fatma Hanım'ın oğludur. Babası Ekrem
Reşad Bey (1877-1933), Yemen ve Sivas defterdarlıklarında, son yıllarında
İstanbul Şehremaneti muhasebeciliğinde bulunmuş olan Abdullah Reşad Bey ile
Osman Paşa kızı Melek Hanım'ın oğlu idi. Babasının idari görevleri dolayısıyla
küçük yaşta pek çok bölgeyi dolaşan Koçu’nun İstanbul macerası Göztepe’de
başlar. Önceleri Babası, Annesi ve Kardeşleri ile burada yaşayan Koçu’nun Babası
bir süre sonra vefat eder. Aile ise Koçu’nun ablalarından birinin evlenmesine
kadar Fahrettin Kerim Gökay’ın komşusu oldukları köşklerinde yaşamaya devam
eder.
Ahmet Refik Altınay |
İstanbul Darülfünun’u (Üniversitesi) Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’nü
tamamladıktan sonra, kürsü başkanı Ahmet Refik (Altınay)’ın asistanı olarak
“Osmanlı Muahedeleri ve Kapitülasyonlar 1300-1920 ve Lozan Muâhedesi”adlı
tezini bitirdi. Hocası Ahmet Refik 1933’te yapılan üniversite reformunda
görevinden uzaklaştırılınca kendisi de üniversiteden istifa ederek, Kuleli
Askerî Lisesi, Alman, Pertevniyal ve Vefa liselerinde tarih öğretmenliği yaptı.
Bu döneminde Cumhuriyet, Yeni Sabah, Milliyet, Hergün, Yeni Taninve Tercüman
gazeteleri ile Hayat Tarih Mecmuası, Resimli Tarih Mecmuası, Tarih Dünyası,
Hayat, Yeşilay, Büyük Doğu, Hafta, Türk Folklor Araştırmaları, İstanbul Enstitüsü Mecmuası dergilerinde yazılar yazarak geçimini sağladı.
Onun tarihçiliği ile ilgili olarak bir dönem yanında bulunmuş olan
Murat Bardakçı’ya göz atmak gerekir: “Reşad Ekrem'in eserleri, iki
gruptur:Bilimsel kitapları ve halk için yazdıkları. Meselá 1931'deki
üniversite mezuniyet tezi olan 229 sayfalık ‘‘Girit'in Fethi’’ ile ‘‘Kapitülasyonlar’’ ilk
gruba girer, maalesef tamamlayamadığı ‘‘İstanbul Ansiklopedisi’’ ile
50 civarındaki diğer yayını ise, ikincisine. İlk gruptakiler konularında hálá
tek kaynaktır, ötekiler ise halka tarihi sevdirmiş, son derece canlı bir dil
ile yazıldıkları için çok satmış, baskı üstüne baskı yapmış ve hálá da basılan
kitaplardır. Her bahis mutlaka eski bir tarih yazmasının tozlu sayfasında
gözden kaçmış olan bir nottur ve özetle, Koçu'nun yazdıkları
doğrudur!”
Reşat Ekrem Koçu denildiğinde hemen herkesin aklına ilk olarak “İstanbul
Ansiklopedisi” gelir. Bu konuda özellikle Hasan Ulucutsoy’un kaleme aldığı “Reşad
Ekrem Koçu’nun İstanbul Ansiklopedisi” isimli çalışması değerli bir başvuru
kaynağıdır. En genel anlamda ifade edecek olursak; 1944-1973 yılları arasında
fasılalarla yayınlanan ansiklopedi onun tabiri ile İstanbul’un Kütüğünü
çıkarmayı hedeflemektedir.
Halil İnalcık’ın “Şair ve Patron” isimli eseri ne kadar tartışma
konusu olsa da hemen hemen bütün önemli çalışmaların arkasında kimi zaman tüzel
kimi zaman ise özel kişilerin olduğu görülür. Bu durum Koçu’da da göze çarpar. Eserlerinde
fotoğraf yerine çizim koymayı tercih eden Reşad Ekrem, çizimleri Münif Fehim,
Sabiha Bozcalı ve Nezih İzmirlioğulları gibi zamanının en iyi gazete
ressamlarına resimler yaptırarak bunları eserlerinde kullanırdı. Eseri genel
olarak incelediğinizde ise bu denli kapsamlı bir çalışmanın bir finansör
olmadan hazırlanmasının mümkün olmadığı görülür.
İlk başlarda ansiklopedinin ortağı ve sponsoru Cemal Çaltı adında
bir “kereste tüccarı”dır. Bu dönemde 32 sayfalık fasiküller hâlinde çıkan eser
büyük boyda 25x34 cm boyutundaki kâğıtlara basılmaktadır. Koçu bu dönemde
eserin bitiş tarihi olarak ““İstanbul Ansiklopedisi’ni beş kuşaktan beri
hemşerisi olmakla öğündüğüm büyük şehrin Türkler tarafından fethinin beş
yüzüncü yılına hediye etmeğe and içtim.” Diyerek 1953 yılını işaret etse de
eser bir türlü tamamlanamaz.
Semavi Eyice |
Reşad Ekrem’i bizzat tanıyan Semavi Eyice ise ansiklopedinin
serüveni ile ilgili Koçu ile 1944 tarihinde görüştüğünde, düzensiz tasnif ve
yalnız çalışmasından dolayı bitirip bitiremeyeceği sorusunu sorduğunda ise “‘Tabiidir
ki bitireceğim, daha gencim” cevabını almıştır.
Eserin hazırlanmasının, özellikle Cemal Çaltı’nın sponsorluktan
ayrılmasından sonra maddi zorluklardan dolayı yavaşladığı görülür.Hatta Koçu
ansiklopedisinin 30. Fasikülünün arka kapağında acı bir şekilde maddi yardım
talebinde bulunur:
“Sonsuz takdirleriniz ve şahsıma gösterdiğiniz söz dostluğu kâfi
değildir. Bana maddeten zahir olmanız lâzımdır. ‘Belediye almaz mı? Maarif
yardım etmez mi? Parti el uzatmaz mı?’ diye bana akıl öğretmeğe, yol göstermeğe
kalkmayın. 365 günde, yani koca yılda bir defacık efendim, bir defacık,
kesenizi İstanbul Ansiklopedisi’ne açınız ve 1560 kuruş gibi, üç mavnacının
Balıkpazarı’nda bir akşamlık rakı parasını vererek abone olunuz.
“Kalem: Bir akşam falan gazinoyu veya filan okuyucu bayanı, veya
yeni bir Frenk gömleğini, veya üç kilo eti bu büyük şehir kütüğüne destek olmak
için feda ediniz diye yazmak istiyor.. Fakat hayır aziz okuyucular.. Sizi
hissiz ve ruhsuz olmaktan tenzih ederiz. Bağrınızdaki taş değil kalbdir. Sizi,
şimdiye kadar sadece tarafımızdan ikaz edilmemiş farzediyoruz. Ve bu nüshamızla
bu ikazı yapıyoruz. Bundan sonrası sizindir. Öyle kuvvetle inanıyoruz ki,
dördüncü cilt başlarken, 31inci fasikülümüzün kapakları yeni abonelerimizin
isimleriyle dolacaktır. Aksi takdirde, bu eser, 20 milyonluk bir memleketin
vatandaşı olarak müellifine: ‘Sen bir beyâbanda, bir çöldesin!’ diye
bağıracaktır.”
1951’de maddi zorluklardan dolayı durma noktasına gelen
ansiklopedi girişimi 1958’de Mehmet Ali Akbay isimli bir iş adamının
sponsorluğu ile tekrar hareketlenir. İkinci girişimine başlayıp 1. cildi
tamamladıktan sonra Koçu, bu cildi önemli din ve devlet adamlarına da
göndermeyi unutmaz. İlk dönem İstanbul Ansiklopedisi’nde maddî problemlerle ciddi biçimde yüzleşmiş olan Koçu’nun bu hareketinin altında yatan
sebep kuşkusuz ki ileriye yönelik bir destek bulmaktır. İstanbul Ansiklopedisi yazarlarından
Erdem Yücel, Koçu’nun bu jestine karşı aldığı cevapları şu şekilde aktarır:
“İsmet İnönü başarı dileyen bir kartla cevap vermiş, başbakandan
ses çıkmamış, İstanbul valisi Dr. Lütfü Kırdar evine kadar gelerek: ‘Bu güzel bir eser, ne
yardım isterseniz yaparım’ demiştir. Athenagoras ise yazdığı uzun mektubunda şöyle demiştir: ‘Eserinizi
tetkik ettirdim. Sonra da
kendim karıştırdım. Hakikaten güzel. Bu Pazar duamı, bu güzel
eserinizin, sizin kaleminizle tamamlanmasına tahsis ettim”
Ancak ansiklopedinin yayınlanmasında en önemli noktalardan olan
sponsor desteği 1965’de kesilir. Artık 107. fasikülden itibaren neşriyatın tüm sorumluluğu Reşad Ekrem’in üzerindedir. Koçu
Yayınları’nı kurar ve başına evlatlığı Mehmet Koçu’yu getirir. Reşad Ekrem Koçu, Akbay’ın
sahibi olduğu dükkânda tuttuğu arşivini ayrılıktan mütevellit sebeplerle Göztepe’deki dairesine
taşır. Artık çalışmalarını buradan yürütecektir. Bu dönemde asabileşmeye de
başlar.
Son yıllarında iyice ümitsizliğe kapılan Koçu, artık elindeki
bütün İstanbul Ansiklopedisi malzemesini yakmaktan bahseder. Kaçınılmaz son geldiğinde 173.
fasikül İstanbul Ansiklopedisi’nin son fasikülü olur ve eser “Gökçınar”
maddesinde yayınını durdurur.
İşte bu noktadan itibaren pek çok kişi eserin geri kalan
kısımlarının kağıt olarak satıldığını veya yandığını düşünür. Ancak bu özel
eser ile ilgili en sevindirici haber 2010 yılında yine Murat Bardakçı
tarafından duyurulur. 20 Ağustos’da “Reşad Ekrem'in ansiklopedi macerası: 1” ve
23 Ağustos’da “Reşad Ekrem'in ansiklopedi macerası: 2” başlıkları ile yayınlanan köşe yazıları
bizlere ansiklopedinin Cağaloğlunda bir depoda yayına hazır bir halde hazır bir
şekilde bulunduğundan bahseder. Bardakçı’nn bu keşfinin tarihi 2003’dür. Ancak
eseri elde bulunduran ailenin maddi taleplerinden dolayı yayınlanamaması hali
pür melalimizi gösterir br vaziyettir.
Vefatının 43. Sene-i devriyesinde Reşad Ekrem Koçu’yu rahmetle
anıyorum. İnşallah bir gün bu önemli eser tam anlamıyla basılır ve bizler de
soluksuz okuruz.
Yorumlar
Yorum Gönder